TEKNOLOJİ HABERLERİ
Bu Robot Nefes Alıyor Nefes alan, atan bir kalbi olan, insan beynini taklit eden biyonik adam geliştirildi. Smithsonian Channel adlı belgesel kanalında yayımlanan bir programda dünyanın ilk biyonik adamı tanıtıldı. Robotik bilimi uzmanı Rich Walker ve Matthew Godden tarafından parçaları bir araya getirilen biyonik adam, pankreastan akciğerlerine kadar yapay organlara, insanlardaki gibi işleyen kan dolaşımına sahip. İnsan beynini taklit eden bir beyne sahip olan biyonik adam, ABD'de geliştirilen retina protezi sayesinde görüyor. Bilimadamları, Washington'daki Smithsonian Ulusal Uzay Müzesi'nde gösterilecek biyonik adam sayesinde; insan vücudunun ne ölçüde geliştirilebileceğini ve ömrü uzatan eklentilerin neler olabileceğini keşfetmek istiyor. 1 MİLYON DOLAR Bir milyon dolara (1.98 milyon Türk Lirası) mal olan robotun modeli, İsviçre'nin Zürih Üniversitesi'nden Bertolt Meyer tarafından hazırlandı. Meyer, dünyanın en yetenekli biyonik uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor. Protez bacakları desteklemesi için 'Rex' denilen dış iskeletler inşa edildi. Bilek ve ayakları ise MIT'te görevli biyo-mühendis Hugh Herr tarafından geliştirildi. ---------------------------------------------------------------------------------- Türk Öğrencilerden Müthiş Buluş Konya'da özel bir okulda okuyan iki öğrenci, kimya öğretmenleri ile birlikte müthiş bir keşfe imza attı.
KONYA’da Özel Merve Büyükkoyuncu Fen Lisesi 3’üncü sınıf öğrencileri Abdullah Koca ve Ömer Faruk Altun, kimya öğretmenleri danışmanlığında yaptıkları proje araştırmasında deniz ve okyanusların yüzeyinde oluşan petrol kirliliğinin, tavuk tüyüyle temizlenebileceğini ortaya çıkardı.
Liseli gençler, geçen yıl TÜBİTAK’ın yarışmasında Türkiye birincisi oldukları ’Okyanuslar Petrolden Daha Kıymetlidir’ adlı projeyle Mayıs ayında ABD’de yapılacak Ulusal Bilim ve Mühendislik Fuarı olan ’INTEL-ISEF Proje yarışmasına katılacak. 17 yaşındaki Abdullah Koca ve aynı yaşdaki Ömer Faruk Altun’un tankerlerin çarpışması veya boru hatlarının patlaması sonucu deniz ve okyanus yüzeyinde meydana gelen petrol kirliliğini ortadan kaldırmak ve geri kazanımını sağlamak amacıyla doğal atıkların kullanarak temizlemek için proje çalışmasına başladı.
İKİ LİSELİ ÖĞRENCİNİN MÜTHİŞ BULUŞU
Kimya öğretmeni Mutlu Doğan’ın danışmanlığında hazırlanan proje kapsamında öğrenciler, deniz yüzeyinde oluşan petrolü temizlemek için doğal atık olan talaş, ayçiçek çekirdeği kabuğu, yer fıstığı kabuğu, hindistan cevizi kabuğu, mısır koçanı talaşı, tavuk tüyü, koyun yünü, keçi kılı, insan saçı ve kabak çekirdeği kabuğu kullandı.
Öğrencilerin yaklaşık 2 yıl süren çalışma ve deneylerinin ardından deniz yüzeyinde oluşan petrolü en çabuk ve hızlı şekilde tavuk tüyünün toplayarak temizlediği ortaya çıktı. ABD’DE TÜRKİYEYİ TEMSİL EDECEKLER
Öğrenciler ’Okyanuslar Petrolden Daha Kıymetlidir’ adı altında hazırladıkları proje ile 2012 yılında TÜBİTAK tarafından Türkiye genelindeki liseler arasında düzenlenen proje yarışmasına katılarak Türkiye birincisi oldu.
Türkiye birincisi olan ’Okyanuslar Petrolden Daha Kıymetlidir’ adlı proje 12-17 Mayıs 2013 tarihlerinde ABD’nin Arizona eyaletinde yapılacak olan ve her yıl 70’den fazla ülkeden 1500’den fazla öğrencinin yarıştığı Ulusal Bilim ve Mühendislik Fuarı olan INTEL-ISEF (International Science and Engineering Fair) Proje sergisine davet edildi. INTEL-ISEF proje yarışmalarında dereceye giren öğrencilerin YGS ve LYS üniversiteye giriş sınavlarında ek puan aldığı öğrenildi. |
PETROLÜN GERİ KAZAMI SAĞLANIYOR
Konya Özel Merve Büyükkoyuncu Fen Lisesi kimya öğretmeni Mutlu Doğan, 2010 yılının nisan ayında
Meksika Körfezi’nde meydana gelen petrol sızıntısından sonra projeyi hazırlamaya karar verdiklerini belirtti. Proje çalışmalarına 2011 yılında başladıklarını ifade eden Doğan, şunları söyledi: ”Petrolü deniz dibine çökmeden en hızlı bir şekilde özelliğini kaybetmeden toplayabileceğimiz doğal ve emici
maddeleri tespit ettik. Deneylerimizi bu maddeler üzerinde yoğunlaştırdık. Deneylerimizde doğal atık olan talaş, ayçiçek çekirdeği kabuğu, yer fıstığı kabuğu, hindistan cevizi kabuğu, mısır koçanı talaşı, tavuk tüyü, koyun yünü, keçi kılı, insan saçı ve kabak çekirdeği kabuğu kullandık. En iyi verimi tavuk tüyünde en az verimi de kabak çekirdeği kabuğunda elde ettik. Suyun üzerine dökülmüş olan petrolü özelliğini kaybetmeden tavuk tüyü ile toplamayı başardık. Tavuk tüyünün bir dakikadan az bir zamanda tamamen petrolü kendi yüzeyine çektiğini tespit ettik." PETROLE BULANMIŞ KUŞLAR İLHAM OLDU
Projeyi hazırlayan öğrencilerden Ömer Faruk Altun da petroller denize döküldükten sonra kuşların tüylerinin simsiyah petrole bulanmasının kendilerine ilham kaynağı olduğunu kaydetti.
Altun, ”Yaptığımız araştırmada deniz yüzeyini kaplayan petrollerin kimyasal maddelerde toplandığını ve bunların da canlılara zarar verdiğini öğrendik. Ekolojik bir yol aradık ve kullandığımız 10 materyal arasında en uygununun tavuk tüyü olduğunu bulduk" dedi. SADECE ABD’DE ATILAN TAVUK TÜYLERİ İLE TEMİZLENEBİLİR
Derslerden kalan vakitlerini projeyi hazırlamak için uğraştıklarını ve çok sayıda deney yaptıklarını ifade eden Abdullah Koca da şunları söyledi: "Denizlerin tamamına petrol sızmış olsa bunu temizlemek için bize sadece 65 bin ton tavuk tüyü gerekiyor. Buna karşılık sadece Amerika kıtasında her yıl 80 bin ton tavuk tüyü çöpe atılıyor. Sadece Amerika’da atılan tavuk tüyleri bile bizim bu projeyi hayata
---------------------------------------------------------------------geçirmemiz için yeter de artar bile." Bu Klavye,Dünyada Bir İlk! Microsoft'un yeni klavyesi, bugüne dek alıştığımız önemli bir geleneği tarihe gömüyor!
Windows 8'in son kullanıcı satış günü yaklaşırken,Microsoft işletim sistemiyle beraber çalışacak uyumlu
-----------------------------------------------------------------------------ürünlerini de piyasaya çıkarmaya başladı. Klavye konusunda artık uzman olan Microsoft,Windows 8 işletim sistemiyle gelecek her türlü işlemi yapmamızı sağlayacak,ergonomik tasarıma sahip bir klavye ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor."Spacebar" tuşu ikiye ayrılmış olan model,aynı zamanda W8'e özel kısa yol tuşlarını da üzerinde barındırıyor. Sculpt Comfort olarak adlandırılan ürün,orta kısmına yakın bir noktada bombeleşiyor ve sonra yine normal hizaya geliyor.Tamamen rahat dirsek pozisyonu ve de ulaşılabilir tuş takımı için tasarlanmış olan klavye,sahip olduğu çift boşluk tuşu ile de dikkat çekiyor.Normalde boşluk bırakmak için kullanılan spacebar'ın bir parçası "backspace" yani silme tuşu olarak atanmış. Böylece uzakta bulunan backspace'e ulaşmak yerine,elimizin altındaki tuş yardımı ile çok daha hızlı bir silme işlemi gerçekleştirebileceğiz. Ürün direk olarak kablosuz USB bağlantısına sahip olacak.Windows 8,Windows RT,Windows 7 ve Vista ile uyumlu çalışabilecek.Açıklanan perakende satış fiyatı ise,ABD için 59.95 dolar. Sesten 6 Kat Hızlı
Amerikan Ordusu sesten 6 kat hızlı uçabilen hava araçları geliştiriyor.
ABD'deki herhangi bir üsten havalanacak hipersonik jetlerle dünyanın herhangi bir noktasındaki hedefin iki saat içinde vurulabilmesi hedefleniyor.Alman uzay ve havacılık uzmanı Dirk Lorenzen,Amerika Birleşik Devletleri'nde geliştirilen hipersonik jetin sesten 6 kat ve daha hızlı uçabilmesinin hedeflendiğini belirtiyor.
Söz konusu hedefe mevcut uçaklarda kullanılan motorlarla ulaşmanın mümkün olmadığına işaret eden Lorenzen,"Daha uzun vadeli kullanıma açık sistemler üzerinde duruluyor.Bir uçak gibi havalandıktan sonra
yüksek hıza kısa süre içinde ulaşan,daha sonra da yine bir uçak gibi yere inen bir aracın geliştirilmesi amaçlanıyor" diyor. UÇAK VE ROKETİN ÖZELLİKLERİ BİRLEŞİYOR
Deutschlandradio'nun konuyla ilgili sorularını yanıtlayan uzay ve havacılık uzmanı Dirk Lorenzen,şöyle devam ediyor:"Bu hızı şimdilik yalnızca roketler sağlayabiliyor.Roketse hem pahalı hem de uçak gibi yumuşak iniş yapamıyor.Tek kullanımdan sonra atmak zorunda kalıyorsunuz.İşte,sesten 6 kat hızlı hava aracı rojesinde,uçağın bakım kolaylığıyla roketin hızı biraraya getirilmek isteniyor. Ama bu,muazzam zorlukta bir görev.Daireyi kare haline getirmek kadar zor." Sesten 6 kat daha hızlı uçak fikrinin uzun süredir gündemde olduğuna dikkat çeken Dirk Lorenzen,şunları söylüyor:"Bu hayalleri ilk ortaya atanlardan biri Avusturyalı havacılık uzmanı Eugen Sänger oldu.Sänger,20'nci yüzyılın 20'li yıllarında,bir uçak gibi havalandıktan sonra uzaya kadar yükselen, daha sonra yeryüzüne geri dönen hava aracını formüle etti. Konsept düzeyinde kalmasına, teknik zorlukları aşamamasına rağmen böyle bir aracın önündeki engelleri saptadı.Eugen Sänger,Avrupa'da unutuldu,ama Amerikan askeri çevreleri proje üzerinde durmaya devam ediyorlar. Doğuda ve Batıda projeyi şimdiye kadar birçok kişi hayata geçirmeye çalıştı.Ama nafile!" SİVİL VE ASKERİ HAVACILIĞI NASIL ETKİLEYECEK? Amerikan Ordusu bünyesinde geliştirilen hipersonik jete kısaca "X-51A Waverider" adı veriliyor.Waverider'in 16 Ağustos 2012 tarihinde yaptığı son test uçuşu başarısız oldu.Uzman Lorenzen,hava aracının insanı fiziki açıdan zorlamayacağını belirtiyor:"Prensipte insan bünyesinin bu kadar yüksek hıza dayanması mümkün.Astronotlar da Uluslararası Uzay İstasyonu'na daha yüksek hıza sahip roketlerle transfer ediliyorlar.Tabi bunun için basınca dayanıklı kabin vesaire gibi teknik özellikleri ayarlamak gerek.Aracın sivil havacılıkta çok zengin yolcuları,misâl,Frankfurt'tan Sydney'e iki saatte transfer etmesi bekleniyor. Askeri alanda da bir bombardıman uçağının havalandıktan iki saat sonra dünyanın herhangi bir noktasına ulaşabilmesini öngörüyor.Elbette bu,stratejik açıdan muazzam bir avantaj olurdu." Hipersonik jetin hava ulaşımında önemli bir dönüm noktası meydana getirmesi bekleniyor:"Uçak yolculuğu da bundan 30-40 yıl önce bir lükstü. Dolayısıyla sesten 6 kat daha hızlı hava aracı başarılı olduğunda,belki ilk başlarda olmasa bile, maliyetler düşürüldükten sonra hava ulaşımının tarihini değiştirecektir.50 yıl sonra hava ulaşımının nasıl bir çehre kazanacağını kimse bilemez.Kesin olan,hâlâ çok daha fazla yatırım ve çalışma gerektiği…" Tek depoyla 8 bin KM yol giden otomobil Howstuffworks isimli sitede yer alan habere göre, 1950'lerde Ford firması, Ford Nucleon ismiyle bir konsept araba geliştirdi. Ford'a göre nükleer güçle çalışan araba tasarlanmıştı ve geleceğin nükleer reaktörlerinin daha küçük, güvenli, taşınabilir ve hafif olduğu varsayımına dayanıyordu. Arabanın arkasında bulunan güç kapsülü nedeniyle tasarım böyle adlandırıldı. Benzin istasyonlarının yerini şarj istasyonlarının alacağı ve aracın tek şarjla yaklaşık 8 bin 50 km yol gidebileceği belirtildi. Birçok konsept araba vakası gibi, Ford asla Nükleon'u inşa etmediği, bunun sadece normal arabanın yarısı büyüklüğünde bir model araba olduğu belirtiliyor.
------------------------------------------------------------------------------Bu imkansız bir istek gibi ya da bilimkurgu filmlerinden çıkmış bir şey gibi görünebilir, ancak nükleer güçle çalışan arabalar düşünülmeye değer, özellikle de sürekli yaşanan enerji ve iklim krizleri nedeniyle. Bazı uzmanlar, çeşitli şekillerde nükleer güç kullanımının yakın gelecekte yeniden güçlenebileceğini düşünüyor. Nükleer güç ne zaman epeyce güvenli, temiz ve karşılanabilir olursa. Neden arabalar için kullanılmasın ki? Fikir edinmek için, ülkelerin geleneksel nükleer güç fabrikaları, denizaltıları ve uçak gemisinin ötesinde nükleer reaktörlere hangi kullanım alanlarında iş verdiğini düşünün. Reaktörlerin özelleştirilmiş kullanımlarından bazıları arasında aşırı soğuk iklimlerde ısınma sağlama ve kömürün temiz yanan gaza dönüşümü denemeleri yer alıyor. Rusya ve Amerika, küçük reaktörleri uydulara güç vermek için kullanıyor. Araştırma reaktörlerinin örnekleri olan bu uygulamalar, bilimadamlarına nükleer reaktörlerin diğer araçlarda kullanımına nasıl uyum sağlanacağı konusunda bazı fikirler verebilir. Böyle bir ihtimal, temiz, güvenli ve karşılanabilir hidrojen yakıtı oluşturmak için nükleer enerjiyi kullanan nükleer yakıtlı hidrojen olabilir. Nükleer reaktörler aynı zamanda yüksek etkili aküleri şarj eden istasyonlara da enerji sağlıyor. Son olarak, bilimadamları minyatür nükleer güç fabrikası inşaa edebilir ve bunu arabaların içine yerleştirebilir. Sen tasarla makine diksin
Japon Juki'nin ürettiği ve hazır giyim firması ASTAŞ tarafından da Türkiye'deki dokuma piyasasına sunulan elektronik otomat dikiş makinesi, özellikleriyle ev hanımlarının yardımına koşuyor. İnsan emeği gerektirmeden bilgisayar ortamında tasarlanan desenleri kumaşa diken dikiş makinesi, Bursa makine fuarlarını ziyaret edenlerin dikkatini çekiyor. Defalarca pedala basılarak dikiş yapan makinelere nazaran az emek gerektiren cihaz hakkında bilgi veren firma pazarlama sorumlusu Cengiz Atasoy, 2007 yılında piyasaya sürülen dikiş makinesinin istenilen tasarımları kumaşlara nakşettiğini söyledi.
----------------------------------------------------------------------------- Atasoy, "Cihazın özellikleri herkesin dikkatini çekiyor. El değmeden sadece bir kere pedala basarak dikiş yapan cihaz bayanların yardımına koşacaktır. İş yerleri için de ideal olan makine, bilgisayar ortamında tasarlanan her türlü renk ve deseni kumaşa nakşediyor. Hafıza kartı da takılabilen dikiş makinesi, eski makinelere göre son teknolojisiyle dikkat çekiyor" dedi. Uzay asansörü
NASA’nın düzenlediği 900 bin dolar ödüllü yarışma sonuçlandı. LaserMotive adlı grubun ürettiği robot, uzay asansörü hayaline bir adım daha yaklaşılmasını sağladı.
-------------------------------------------------------------------------------BİLİMKURGU yazarı Arthur C. Clarke’ın 30 yıl önce ortaya attığı “uzay asansörü” fikrini hayata geçirmek üzere açılan en önemli yarışma sonuçlandı. “The Spaceward Foundation” adlı vakfın desteklediği yarışmada 900 bin dolarlık ödülü, ABD’nin Seattle kentinde kurulan LaserMotive adlı grup kazandı. Grup, yapılan deneyde, geliştirdiği robotların, yörüngedeki uydulara iple tırmanabileceğini ispatladı. 4 dakikada tırmandı Yarışmayı kazanan robot, helikopterden sarkıtılan 900 metrelik ipi 4 dakikada başarıyla tırmandı. Şimdi hedef, binlerce km. uzaklıktaki uydulara ulaşabilecek, sağlam bir ip üretmek. Robot Elbise
Japonlar tarafından giyeni on kat güçlendiren elektrikli bir dış iskelet üretildi.
------------------------------------------------------------------------------Bu ay içerisinde Japonya'da mütevazi bir törenle tanıtılan ve "Hibrit Destekleyici Kol/Bacak Uzvu (HAL)" adı verilen bu giysimsi dış iskelet dünyanın ilk tam fonksiyonlu robot iskeleti oldu ve giyenin gücünü ve becerilerini hayal edilenin ötesinde artırıyor. The Times Gazetesi'nin haberine göre, bu robot giysi Cyberdyne denilen bir Japon firması tarafından geliştirildi ve sadece giyen kişi istediğinde hareket ediyor. Cilde takılan ve beynin belirli bir hareketi gerçekleştirmek için sinir sistemi aracılığıyla yolladığı elektrik dalgalarını algılayan sensörler aracılığıyla çalışıyor. Bu sensörler sinyali algılayıp robot giysinin elektrikli kol ve bacak kısımlarına yönlendiren bir bilgiayara bağlı. Sinyal algılanır algılanmaz, robot giysi, gerçek ayak kası harekete geçmeden önce hızla hareket ediyor. Giysinin üst kısmı kol gücünü artırıyor; örneğin deneme sırasında giysiyi giyen kişi 40 kg. Ağırlığındaki üç çuval pirinci rahatlıkla havaya kaldırdı. Giysi giyen kişinin güç oranına göre ayarlı yani daha güçsüz birisi hareket ettiğinde robot giysi daha fazla yardımcı oluyor. İki yıl önce bu giysinin prototipini giyen bir dağcı, elleri ve ayakları felçli olan bir kişiyi yaklaşık 4200 metrelik Breithorn dağının zirvesine kadar sırtında taşımıştı. Cyberdyne firması 500 adet robot giysinin alt vücut parçalarını bir sene boyunca aylık 1300 pound fiyatla kiralamayı planlıyor ve bazı Japon ve Hollandalı firmalarla bu teknolojinin kiralanması için anlaşmalar yaptı. Rehabilitasyon aracı olarak dizayn edilen robot giysi, yaşlı ve fiziksel engelli kişilere hareket ve güç kazandıracak. Bu teknolojinin askeri ve endüstriyel amaçlarla da kullanılabileceği belirtiliyor. Giysinin üst vücut parçaları ile herhangi bir bilgi henüz açıklanmadı. Nanoteknoloji
Nanoteknolojiyle üretilen tekstil ürünleri özellikle önümüzdeki 10-15 yıla damgasını vuracak.
Önümüzdeki yıllara damgasını vurması beklenen, nano teknolojiyle üretilen akıllı tekstil ürünleriyle özellikle giyimde sınır tanımayan, hayatı kolaylaştıran kıyafetler üretilecek. Nanoteknoloji sayesinde, daha önce hayal bile edilemeyecek ancak hayatı önemli ölçüde kolaylaştıracak, renklendirecek giysilere sahip olacağız. Kokmayan çorap, su ve kir tutmayan pantolon, renk değiştiren elbise ve cep telefonu şarj eden tişört, nanoteknoloji sayesinde üretilebilecek. Akıllı tekstil üretimi konusunda AB ülkeleri ile ABD, Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Avusturya başta olmak üzere birçok ülkede yoğun çalışmalar yapılıyor. Bu ülkelerde nano-tekstil konusunda uzmanların yetiştirilmesi için önemli projeler hayata geçiriliyor. Bursa'da dev markalara üretim yapan Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya, tekstilde üretimin ve Ar-Ge çalışmalarının insan ve çevre odaklı geliştiğini belirterek, sektörün su ve enerjinin daha az kullanılmasını sağlayacak ürünlerin üretimine ağırlık verdiğini bildirdi. Şankaya, kir ve su tutmayan ürünlerin gelecekte daha fazla kullanılacağını belirterek, şöyle konuştu: ''Giysi üzerine dökülen yağlı yiyecekler ve salçaya tuz serpmek tarihe karışacak. Bizim yeni ürettiğimiz akıllı kumaşlar, leke tutmuyor. Diğer önemli bir ürünümüz, yüzde 100 doğal bir kumaşımız, nemi vücuttan hızla emip uzaklaştırıyor. "300 gramlık havlu 8 litre kötü kokuyu nötralize ediyor. Bir tişört ise 4 litre kötü kokuyu etkisiz hale getirebiliyor. Havlu ve tişört her yıkandığında bu özelliğini geri kazanıyor. Diğer yeni bir ürünümüz ise güneşle dost siyah kumaşlar. Bu kumaşlar güneş ışığı altında açık renkli giysi özelliği gösteriyor. Güneşi yansıtan akıllı siyah kumaş, vücudu serin tutuyor zararlı UV ışınlarından koruyor.'' Hayatı renklendireceği vurgulanan diğer kumaşta ise desenin gizli tutulduğunu vurgulayan Şankaya, ''Su ve nemle teması durumunda giysi üzerindeki desen ortaya çıkıyor. Bunların yanı sıra kolay ütülenme ve leke tutmama, E vitaminli, saman nezlesinden ve sivrisinekten koruma, ısı regülatörü gibi birçok özelliğe sahip giysiler bile üretilebilecek. Yeşim Tekstil olarak çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Nano teknolojiyle üretilen yeni ürünlerimizin devam gelecek'' dedi. ---------------------------------------------------------------------------
MÜTHİŞ ASVALT
Erzurum Atatürk Üniversitesi, kardan, sudan ve güneşten etkilenmeyen asfalt üretti.
Normal asfalttan 2 kat daha dayanıklı kil mastik asfaltın, 10 yıl bozulmama garantisi var.
Erzurum Atatürk Üniversitesi, başarılı bir projeye imza attı. Kimya bölümü öğrencileri, 4 yıllık çalışma sonucunda, kardan, sudan ve güneşten etkilenmeyen asfalt üretti. Bu asfalt 10 yıl bozulmuyor.
Karayollarında kullanılan asfalttan 2 kat daha sağlam olan kil mastik asfalt, üzerinden ağır tonajlı araçlar geçtiğinde bile tekerlek izi bırakmıyor.
Sıradan asfaltlar gibi suda çözülmeyen kil mastik, şiddetli yağmura maruz kaldığında ise kısa sürede kuruyor.
Yeni nesil asfaltın maliyeti yüzde 30 daha fazla ancak uzmanlar, 10 yıl bozulmama garantisi verdikleri kil mastik asfaltın, uzun vadede daha ekonomik olacağı görüşünde.
-----------------------------------------------------------------------------
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ROBOT YARIŞMASINDA BİRİNCİ OLDU
Uluslararası Iztech Roboleague 2012 robot yarışmasında Birincilik ve Üçüncülük ödülleri Yıldız Teknik Üniversitesi kulüplerinden Makine Teknolojilerinin oldu.
YTÜ kulüplerinden Makine Teknolojileri kulübü bünyesinde yarışan ekipler, 19-20 Ekim 2012 tarihleri arasında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde düzenlenen Iztech Roboleague 2012 yarışmasında, Roboworker kategorisinde birincilik ve Sumo robot kategorilerinde üçüncülük kazandı. Bu yıl ilk kez düzenlenen yarışma için İzmir’e 30 kişilik bir ekiple giden Makine Teknolojileri kulübü roboworker, sumo robot ve tasarla-yap-yarıştır gibi
çeşitli kategorilerde yarışmaya katıldılar. Roboworker kategorisinde yarışmanın ilk günü bir dizi seminerden geçtikten sonra, ikinci günü PLC ile kontrol edilen robot kollar aracılığıyla istenilen bir yazının yazdırılması şeklindeki yarışmayı en kısa sürede ve doğru şekilde tamamlayan Yıldız Teknik Üniversitesi birincilik ödülünü hak etti. Üniversitenin; Makine Teknolojileri, YTÜ IEEE ve Robotik Otomasyon Kulüpleri mensubu kişilerden oluşan karma bir ekip ile temsil ettiler. Kulübümüzden Burak Kaya ve Mehmet Emin Sonverdi birincilik ödülüne layık görülen ekibin parçalarıydılar. Sumo robot kategorisinde ise gerçek sumo müsabakalarında olduğu gibi yuvarlak bir pist (dohyo) üzerine birbirlerine zıt şekilde yerleştirilmiş iki robot, rakibini pistin dışına çıkartmaya çalışıyor. Önce eleme sonra lig usulü şeklinde
gerçekleşen yarışmada Hürşit isimli robotlarıyla Cansu Şahbaz, Okan Yıldıran ve Kemal Eren Cengiz üçüncülük ödülünü kazandılar. Tasarla-Yap-Yarıştır kategorisinde ise ekipten 24 saatlik bir süre içerisinde K’nex ve kendilerine verilen elektronik malzemeler ile önce çizgi izleyip sonra boş bir alanda ki küpü istenilen konuma götürmesi şeklinde görevi olan bir robot tasarlanması istendi. Makine, Mekatronik ve Bilgisayar mühendisliğinden oluşan aralarında Cansu Şahbaz, Kemal Eren Cengiz, Okan Yıldıran, Denizhan Yerel, Enes Adanır ve Burak Toydemir gibi kulüp üyelerinin olduğu 6 kişilik transdisipliner bir ekip yarışmaya katıldı. Heyecanlı bir 24 saat geçiren ekip yarışmayı başarıyla tamamladı. Ekip içi
koordinasyonunun gelişmesine çok önemli katkıları olan yarışmadan memnun bir şekilde ayrıldıklarını belirten yarışmacılar seneye daha iddialı hedefler ile İstanbul’a dönüş yaptı. -----------------------------------------------------------------------
TÜRKİYEYİ GURURLANDIRAN PROJE
Doç. Dr Emin Faruk Keçeci’nin geliştirdiği robot en zorlu koşullarda bile çalışıyor.
İTÜ’lü öğretim üyesi Doç. Dr Emin Faruk Keçeci’nin geliştirdiği robot, deprem, bomba imha ve yangın gibi felaketlerde en zorlu koşullarda bile yolunu
sürdürebilecek. Doç. Dr. Emin Faruk Keçeci’nin Bomba İmha Robotu Tasarımı ve Prototip İmalatı” Projesi, TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) tarafından “Başarı Hikâyeleri”ne seçildi. Keçeci, “Bu proje sayesinde; askeriye-üniversite ortak çalışması sağlanmış, katma değeri yüksek bir ürün ülkemizde tasarlanıp imal edilmiş, ve robot prototip imalatı teknolojileri İTÜ ortamında
gerçekleştirilmiştir.” dedi. 2004–2006 yılları arasında tamamlanan Bomba İmha Robotu Tasarımı ve Prototipinin İmalatı projesi ile iş uzayında çalışan bir mobil robot tasarlanıp imal edildiğini belirten Keçeci, bu robotun fiziksel olarak imalatının dışında diğer bir önemli nokta bombaya müdahale edecek olan el kısmının insan eli gibi doğal bir şekilde hareket etmesi olduğuna vurgu yaptı.
Bu hareketle kol üzerinde yer alan 6 eklemin aynı anda otomatik olarak çalıştırılması ile sağlanacağını söyleyen Keçeci, bu çalışmayı sağlayacak olan kontrol programının yazılması ve elektronik sistemin oluşturulması projenin en büyük kazanımları olduğunun altını çizdi.
BOMBA İMHA ARTIK DAHA KOLAY OLACAK
Şu anki durumda bomba imha işlemi bomba imha uzmanları tarafından yapıldığını dile getiren Keçeci, uzmanların koruyucu giysi giymelerine rağmen bir patlama sonucunda ellerinin zarar görmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
Geliştirilen sistem, piyasada satılan robotik sistemlerinden farklı olarak kullanıcının robot kolunu kullanmayı öğrenmesi için uzun zaman gerektirmeyeceğine de dikkat çeken Keçeci, şunları söyledi: “İş uzayında kontrol sayesinde kullanıcı yalnızca robotun elini kontrol etmekte, kol üzerindeki her bir eklemin durumu sistem tarafından otomatik olarak hesaplanıp gerçekleştirilmektedir. Piyasada var olan sistemlerde her bir eklemin ayrı ayrı kontrol edilmesi kullanıcının zaman kaybına uğramasına sebep olmaktadır.” TÜRKİYE İÇİN GURUR VERİCİ PROJE
Bu proje robot prototiplerini imal edebileceğimizi göstermiştir, diyen Keçeci, bu sayede özellikle Avrupa Birliği projelerine robot uygulamalarını gerçekleştirmek için davet almamızın gurur verici olduğunu kaydederek şu bilgileri verdi: Keçeci şöyle konuştu: “Biz üniversite olarak bomba imha robotu kavramını geliştirip, bilgiyi üretebilip, çalışan bir prototipini yaparak sistemin başarısını ispat edebildik. Projemiz TÜBİTAK tarafından 2005–2010 yılları arasında desteklenen 6000 proje arasından en başarılı 150 proje arasında seçilmiştir. Projenin ticarileşmesi ise başka bir aşama olup gerek askeriyenin böyle bir projeye ne kadar ihtiyacı olduğuna, gerekse girişimci sermayesine bağlıdır.“
UÇAKTAN ATILABİLECEK
Robotun deprem, yangın gibi afetlerde ya da askeri amaçlı kullanılabileceğini belirten Keçeci şöyle devam etti: “Robotun daha hızlı hedeflenen noktaya gidebilmesi için atılması gerekebilir. Mesela yangında koridor koridor dolaşmasını beklemek yerine, robotu istediğiniz bölüme dışarıdan fırlatılabileceksiniz. Hedefim, üç katlı bir binadan aşağı düştüğünde bozulmadan gidebilmesi. Askeri amaçlı kullanıldığında bir uçaktan ya da helikopterden aşağı atılabilir. Bunun için daha da geliştirilmesi gerekiyor.” 2 kilo ağırlığındaki robot 4 saat çalışabiliyor.
DÖVİZİMİZ TÜRKİYE’DE KALACAK
Keçeci, böyle bir projenin uygulamaya geçmesi ile her bir robot için yurtdışına kaçacak olan döviz Türkiye’de kalacağını hatırlatarak şunları söyledi:“Maddi boyutundan ziyade bu projenin en önemli özelliği şu anki mevcut cihazlardan daha fazla sistemin güvenilebilir olmasıdır. Yurt içinde imal edilebilecek olan bu sistem de gerek servis gerek yedek parça sorunu yaşanmayacaktır. Ayrıca ilerleyen yıllarda robotun geliştirilmesi istenildiğinde zaten tasarlayan ve imal eden ekip burada olduğu için herhangi bir patent veya yasal hak sorunu yaşanmadan robot istenildiği gibi değiştirilip geliştirilebilinecektir.”
SIRADA DEPREME MÜDAHALE EDECEK ARAÇ VAR
Keçeci, bu projenin diğer bir katkısının da prototip yapmayı gerek bana gerekse öğrencilerime öğretmiş olmasından dolayı mutlu olduklarını belirterek,
sözlerini şöyle tamamladı: “Bu proje sayesinde başka yeni başarılı çalışmalara da imza atabileceğiz. Sonrasında gerek kurtarma robotlarının tasarlanıp imalatında gerekse şu an Makine Fakültesinde devam eden içten yanmalı motor kontrolü projesi gibi projelerde diğer öğretim üyeleri ile beraber çalışıp tam bir sinerji ortaya çıkartmış olmamızdır. Daha sonraki yıllardaki hedefim ise İTÜ Makine ve Kontrol Mühendisliğinden farklı akademisyenler ve Hava Harp Okulu ile beraber çalışarak depreme müdahale edecek hem uçan hem de yerde ilerleyebilen farklı kurtarma robotlarından oluşan ve takım halinde çalışan robotik sistemler oluşturmaktır.” PROJE KİTAP OLDU VE EN ÇOK SATANLAR ARASINDA YERİNİ ALDI
Bu proje kapsamında elde edinilen elektronik bilgisi daha sonrasında Elektrik
Mühendisleri Odası tarafından bir kitap olarak yayınlandı ve EMO’nun en çok satan kitapları arasına girdi. Ayrıca projenin sonuç raporu IGI Global tarafından yayınlanan Servis Robotları adlı uluslararası kitapta bir bölüm olarak da yayınlandı. Diğer bir önemli nokta ise hem İTÜ’lü öğrencilerin uygulamalı eğitim alabilmeleri hem de askeri ile olan ilişkilerimizin ilerlemesine büyük katkı sağlamasıdır. Çünkü bu projenin devamında özellikle kurtarma robotları alanındaki çalışmalarım ile farklı hareket kabiliyetine sahip taşınabilir mobil robotların geliştirilmesi mümkün oldu. -----------------------------------------------------------------------------
VİRÜSLERDEN ELEKTRİK ÜRETİLDİ
ABD’li bilim insanları, zararsız virüslerden enerji üretilmesini sağlayacak bir metod geliştirdi.
ABD’li bilim insanları, mekanik enerjiyi elektriğe çeviren sağlığa zararsız virüslerden enerji üretilmesini sağlayacak bir metod geliştirmeyi başardı. ‘Virüs
jeneratörle’, sıvı kristal ekranda ’1′ rakamını oluşturdu. ABD Enerji Bakanlığı’na bağlı Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarları, M13 adı verilen bakteri yiyen virüsleri, jeneratöre çevirdi. Elde edilen başarı, sürekli kullandığımız akıllı telefon gibi cihazların, bir gün yürüyüş ve diğer günlük aktiviteler sayesinde çalışmasını, şarj olabilmesini çalışmasını sağlayacak.
Bilim insanlarının geliştirdiği jeneratör, biyolojik materyalden piezoelektrik (belli materyallerin basınçla elektrik ortaya çıkarması) yoluyla enerji açığa
çıkarılmasını sağlayan kendi alanındaki ilk örnek. Araştırmacılar, bir kağıt kalınlığında jeneratör üreterek, bir sıvı kristal ekranı çalıştıracak kadar enerji elde etmeyi başardı. Ekranın çalışması için, bir mühendis, M13 virüslerle kaplanmış bir elektrot koluna parmağıyla basıyor. Virüsler, parmağın dokunuşundaki gücü, elektrik yüküne çeviriyor.
Gerçekleştirilen deneyde yer alan Berkeley Üniversitesi akademisyeni Seung-Wuk Lee, “Daha fazla araştırma yapmamız lazım. Ancak ‘kişisel’ güç jeneratörlerinin geliştirilmesi adına önemli bir adım attık” dedi.
Akıllı virüs
Ağırlıklı olarak biyo mühendislik alanında kullanılan M13 virüsleri, insanlara zararlı olmadığı gibi, birkaç saat içinde sayıları milyonlara ulaşacak şekilde kendini kopyalayabilme özelliğine sahip. Çubuk şeklindeki virüsler, içinde bulundukları alana doğal olarak düzenli bir şekilde yayılabiliyor.
Lee ve ekibi, bakteriyofaj virüsü ilk olak testten geçirip piezoelektrik özelliği olduğunu doğruladı. Virüslerden maksimum etkinlik elde edebilmek için M13’lerin genetik yapısıyla oynandı. Ardından, her biri tek bir levha içeren 20 virüs katmanı en yüksek performans elde edebilmek için üst üste kondu. Son olarak, çok katmanlı levha, sıvı kristal ekrana kablolarla bağlı iki altın kaplama elektrotun arasına kondu (videoda ekrana bağlı kablolar neredeyse belli olmuyor).
Deneyde, 400 mili voltluk enerji tespit edildi. Bir AAA pilin (1,5 Volt) neredeyse çeyreği kadar olan enerji, ekranda “1” rakamının oluşmasını sağladı.
Lee, “Şimdi elde ettiğimiz başarıyı geliştirmenin yollarını arıyoruz… Biyoteknoloji, genetik olarak modifiye edilmiş çok sayıda virüs elde etmemizi sağlıyor. Virüslere dayanan piezoelektrik materyaller, bir gün mikro elektronik alanında büyük atılımlar sağlayabilir” dedi.
----------------------------------------------------------------------------
İSPANYOL HARİKASI SANTRAL
Güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapıyor.
İspanya’nın Sevilla ile Cordoba kentleri arasında kalan Andalusi’nin ovalarında kurulu Gemasolar güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapabilme özelliğiyle dünyada bir ilk.
Her biri 120 metre kare büyüklüğünde 2,600 güneş panelinden oluşan enerji santrali, 480 dönüm arazi üzerinde kurulu. Santralin başteknisyeni Santago Arias, “Gemasolar, dünyanın gece ve gündüz elektrik üreten tek santrali” derken, santraldeki çalışma sistemini şöyle özetledi:
“Buradaki mekanizma çok basit… Paneller, güneş ışınlarını kuleye iletiyor. Burada, ışınların Dünya’ya ulaştıkları enerji bin kat daha yoğun olarak elde ediliyor.”
Enerji, 500 dereceden daha yüksek sıcaklıkta erimiş tuzla dolu depolarda saklanıyor. Tuz, elektrik üreten türbinlerin dönmesi için buharın ortaya çıkmasında kullanılıyor. Gemasolar’ı diğer güneş enerji santrallerinden farklı kılan, enerji depolama kapasitesi. Santral, gün içinde elde ettiği enerjiyi kullanarak gece boyu elektrik üretimine devam edebiliyor.
Arias, “Buarada enerjiyi Güneş’e göre değil, kendi kapasitemize göre kullanabiliyoruz” dedi.
YÜZDE 60 FAZLA ENERJİ
Gemasolar, 7/24 elektrik üretebilme özelliği sayesinde depolama kapasitesi olmayan bir santrale kıyasla yüzde 60 daha fazla enerji üretimi yapabiliyor. Standart güneş enerjisi santralleri yılda ortalama 1,200-2,000 saat çalışabilirken, Gemasolar yılda 6,400 saat elektrik üretebiliyor.
Arias, “Yılda 30 bin haneye yetecek elektrik üretebiliyoruz. Bu, 30 bin ton karbondioksitin atmosfere salınmasını önlediğimiz anlamına geliyor” ifadesini kullandı.
İspanya, yenilebilir enerji alanında özellikle devlet yatırımlarıyla büyük atılım
sağladı. Avrupa’nın rüzgar enerjisinden en çok enerji üreten ülkesi olan İspanya, güneş enerjisinde Almanya’nın ardından ikinci sırada yer alıyor. Gemasolar’ın bugüne gelmesinde, yabancı yatırımların da etkisi büyük. Enerji santrali, İspanya’nın Sener şirketiyle Abu Dabi merkezli Masdar şirketinin ortak
girişimi. Arias, Gemasolar’ın 200 milyon euroyu (260 milyon dolar) aşan bir yatırım gerektirdiğine dikkat çekerek, “Bu tür enerji santralleri hem gereken ham madde, hem de büyük yatırım ihtiyacı nedeniyle çok maliyetli” dedi. GETİRİSİ ÇOK YÜKSEK
Gemasolar, yatırım için harcanan parayı 18 yıl içinde bankalara ödeyecek. Arias, artan petrol fiyatlarıyla, ileriki yıllarda enerji santalinin “para basmaya
başlayacağını” öne sürdü. Avrupa’yı etkisi altına alan ekonomik krizin gölgesi altında olan İspanya için,
yenilebilir enerji aynı zamanda çok büyük bir tasarruf olanağı sağlıyor. Euro bölgesinin güçlü ekonomilerinden kabul edilen İspanya, ekonomik krizde aldığı yaraları yenilenebilir enerjinin de yardımıyla sarmaya çalışıyor. Krizde işsizlik oranı yüzde 31.23’e çıkan Andalusia, bu alanda İspanya rekoru kırdı.
Arias, 25 Mart’ta yerel seçimler olduğunu belirterek, “Üç yenilenebilir enerji projesi kriz nedeniyle ertelendi… Gelecekte bu sıkıntıları aşıp projeleri hayata geçirmek istiyoruz” dedi. --------------------------------------------------------------------------
TÜRK JETLERİNİ HAYALET HALE GETİRECEK BULUŞ
Hacettepe Üniversitesi Teknokenti'ndeki Türk mühendisleri, ileri teknoloji ürünü bir uçak boyası üretti. Türk jetleri artık radara yakalanmayacak...
Radara yakalanmama özelliğine sahip bu özel boya ile boyanan savaş uçakları, "hayalet jetler" haline gelecek.
Türkiye'nin en büyük 5 teknokenti arasında bulunan Hacettepe Üniversitesi Teknokenti'ndeki firmalar, daha önce ithal edilen birçok ürünü üretmeye başladı. 126 ofisin bulunduğu teknokentte doluluk oranının yüzde 100 seviyesine çıktı.
Hacettepe Üniversitesi Teknokent Yönetim Kurulu Başkan Vekili Doç. Dr. Tuncay Delibaşı, yürütülen çalışmalar konusunda bilgi verdi. Delibaşı, savunma sanayii konusunda da önemli adımlar atıldığını belirterek, şunları söyledi: "Çelik yelek üretiyoruz. Başka hangi alanlarda bizim kuvvetli yönlerimiz var diye düşündük, savunma konusunda çok sayıda firmamız vardı. Bunlarla işbirliğine giderek savunma şirketi ortaklığı yaptık. Artık kendi 'çelik yeleğimizi' ve roket
parçası olan 'roket tapası'nı yapabiliyoruz. Önceden çelik yeleği bin 500 euro'dan alıyormuşuz, bizdekiler 980 euro. Bu savunma şirketiyle şu anda özel giysiler geliştirme işine girdik. Yurt dışından da talep var. Pilot kıyafeti gibi mesela. Önceden ithaldi, şimdi biz yapıyoruz. Şu anda ihaleler hazır, ihalelere giriyoruz. Artık bunları kendimiz yapacak konumdayız. Uçak radara yakalanmıyor. Çok ilginç bir uçak boyamız var. Mühendis bir hocamızın ürettiği. Bu uçak boyasını sadece ABD Silahlı Kuvvetleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri alıyor. Radara yakalanmama ve çatlamama özelliği var. İleri teknoloji ürünü, dayanıklı bir boya. -------------------------------------------------------------------------
SU YAKITA ÇEVRİLDİ
Audi, ABD'de gerçekleştirdiği araştırma sonucunda atık suyu sentetik
yakıta dönüştürmeyi başardı. Audi'nin alternatif enerji kaynaklarını araştırdığı "Audi Future Mobility Lab (Audi Geleceğin Mobilitesi Laboratuvarı)" ve Amerikan Joule şirketi ile ortaklaşa sürdürdüğü araştırmalar, gelecek vadeden sonuçlar elde ediyor.
Audi'nin ABD'de gerçekleştirdiği araştırma sonucunda, genetiği değiştirilmiş bakteriler, karbondioksit ve güneş enerjisinin de yardımıyla, atık suyu sentetik yakıta dönüştürmeyi başardı. e-dizel ve e-etanol olarak adlandırılan bu yakıtlar, birkaç yıl içinde TDI ve TFSI motorlu Audi'lerde kullanılabilecek.
SIFIR KARBON EMİSYONU
Genetiği değiştirilmiş bakteriler, çevre endüstriyel alanlardan toplanan atık veya tuzlu su ve karbondioksit ile besleniyor. Bir milimetrenin 3 binde biri boyutundaki bu bakteriler, güneş enerjisi ile fotosentez gerçekleştiriyor. Bakteriler, tüm bu sürecin ardından, dışarıya sentetik etanol salgılıyor. Sudan hafif olduğu için yüzeyde toplanan bu yakıt da, hiçbir ek işlem gerekmeden toplanıyor ve enerji kaynağı olarak kullanılabiliyor. e-etanol olarak adlandırılan bu yakıt, sıfır karbon emisyonuna sahip olduğu için de çevreye herhangi bir zararı bulunmuyor. TDI MOTORLAR DA KULLANABİLECEK
Yıllardır, buğday ve birçok mahsulden elde edilen bio yakıtlar, enerji kaynağı olarak kullanılabiliyordu. Ancak bu yakıtların elde edilmesi için tarım alanlarının kullanılması gerekiyor. Tarım alanlarının besin üretimi için değil de yakıt üretimi için ayrılması büyük bir soruna neden oluyor. Audi'nin e-etanol teknolojisi, tarım alanı gerektirmediği için, insan besin zincirine herhangi bir olumsuz katkıda bulunmuyor. Audi mühendisleri, çok yakın bir gelecekte, elde edilen bu sentetik yakıtı, "e-dizel" olarak adlandırılan sentetik dizele çevirmeyi amaçlıyor. e-dizel, Audi'nin TDI motorlu araçlarında da hiçbir ek düzenleme olmadan kullanılabilecek. --------------------------------------------------------------------------
BÜKÜLEBİLİR EKRAN YAKINDA GELİYOR
Çok konuşulan ama bir türlü satışa çıkamayan "bükülebilir" ekranlardan iyi haber geldi!
Samsung, yenilediği bükülebilen ekran teknolojisini Ocak ayında Las Vegas'ta yapılacak CES'de göstermeye hazır.
Gelen raporlara göre Samsung, belki de bir gün telefonlarımızda ve tabletlerimizde kullanacağımız bir dizi esnek ekranı Tüketici Elektronikleri Fuarı'nda gösterecek. 5.5 inç'lik bükülebilir ekranın çözünürlüğünün 1280x720 olduğu (267 ppi) söyleniyor. Samsung, daha önce de CES 2011'de bükülebilen ekranlarını bizlere göstermişti. Teknoloji hala dokunmatik panel içermiyor, dolayısıyla daha da geliştirilmesi gerekiyor. Samsung yeni ekran prototiplerinin kırılmadan bükülebildiğini, ancak onları bir sargı haline getirmenin henüz mümkün olmadığını söylüyor. Samsung'un CES 2013'de Galaxy S4'ü gösterme ihtimali düşük de olsa var. Bunun yanında şirketten QWERTY klavyeli bir tablet tanıtıması da bekleniyor. ---------------------------------------------------------------
ELEKTRO ISITICILI MONT
Decathlon'dan Elektro Isıtıcılı Mont: MIDELECTRO
Avrupa’nın en büyük spor perakende zincirlerinden Decathlon’un kış sporları markası Wed'ze, inovasyon bir tasarıma daha imza attı. Entegre ısıtıcılı Midelectro montun ısınması için tek bir tuşa basmanız yeterli! Bu akıllı monta entegre edilen elektrikli ısıtma sistemi sizi karda kışta tam 2 saat boyunca sıcak
tutacak! Elektrikli ısıtma teknolojisine sahip Decathlon Midelectro mont, az yer kaplar, hafiftir, anında sıcaklık katar ve 8 devirli bataryası tam doluyken 2 saate kadar
sıcaklık verir. Batarya özel tasarlanan montun iç kısmındaki cepte tutulur. Özel şarj aletiyle gün sonunda bataryayı yaklaşık 2 saat şarj etmeniz yeterli. Fiyatı:209.90TL
-------------------------------------------------------------------
LG Hom-Bot Square Robot Süpürge
Akıllı teknolojilerinhayatımızdaki etkilerini hergeçen gün arttırdığı günümüzde LG Electronics'ten
LG Electronics, inovatif robot süpürgesi Hom-Bot Square’i, Paris’te gerçekleştirilen özelbir etkinlikte tanıttı. Hom-Bot süpürgeninyeni modeli
olan Square, diğer robot süpürgelerden farklı olarak kare biçiminde tasarıma sahip. Hom-Bot Square’de, ileri teknoloji sensörler ile denilen bu özellikler sayesinde odanın her bir köşesine Sensitive Dual Eye 2.0 kamera sensörleri odanın zeminini tarıyor, görüntüyü hafızasına kaydediyor. Sonrasında uygun bir harita çıkararak süpürme işlemini buna göre yapıyor. Süpürgenin üzerinde bulunan ultrasonik ve kızılötesi sensörler, oda içindeki engellerin algılanmasını sağlıyor. Ayrıca Turbo modu sayesinde kullanıcı öncelikle Fransa’da tanıtımı yapılan LG Hom-Bot Square, 2012’nin dördüncü çeyreğinde Avrupa’nın diğer ülkelerinde pazara sunulacak. ------------------------------------------------------------------------------ SİHİRLİ KUMANDA LG, CES 2013'de tanıtmaya hazırlandığı LG Google TV, "sihirli kumanda" ve fazlasını ortaya çıkardı!
LG, Las Vegas'ta 8-11 Ocak 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Tüketici Elektroniği Fuarı (CES 2013) öncesi Cinema 3D Smart TV'leri için tasarlanan yeni Sihirli Kumandası'nı tanıttı. Yeniden tasarlanan kumanda,gelişmiş sesle kontrol fonksiyonuyla komutları daha kolay ve
interaktif şekild ealgılayabiliyor. Ürün, ayrıca hareketle kontrol, işaretleme ve hareket tuşu fonksiyonları ile de farklı bir kumanda olma özelliği taşıyor. Yepyeni LG Google TV modelleri CES'te beğeniye sunulacak LG Electronics, Las Vegas'ta düzenlenecek Tüketici Elektroniği Fuarı'nda (CES2013) zenginleştirilen Google TV ürün gamını ziyaretçilerin beğenisine sunacak. LG'nin yeni modelleriolan GA7900 ve GA6400, farklı tasarım ve ekran boyutlarıyla tüketici gereksinimlerini en iyi şekilde karşılayacak şekilde üretilmiş. Google'ınen son platformu ve LG'nin yeniden tasarlanan Sihirli Kumanda Qwerty ürünü, Voice Search ve PrimeTime Quick Guide özelliklerinin etkisini artırmak için bir arada çalışıyor. Güncellenen SmartHome arayüzü kullanıcılara VoD içerikleri, YouTube ve diğer zengin içeriğesahip uygulamalara kolay erişim sunuyor. Bu özel model LG'nin Cinema Screen tasarımı ile bir araya gelince şık bir görünüm ortaya çıkıyor. LG ile ailecek oyun keyfi LG Electronics, oyun meraklılarının takip ettiği en popüler oyunlar olan Where's My Water, The Sims FreePlay, Air Penguin, Mini Motor Racing'in LG CINEMA 3D Smart TV'lere gelişini duyurdu. Şirket 8-11 Ocak 2013 tarihleri arasında Las Vegas'ta gerçekleştirilecek Tüketici Elektroniği Fuarı'nda (CES) oyunları TV'lerde sergileyecek. Akıllı telefon ve tabletlerde popüler olan oyunlar LG'nin hareketi algılayan Sihirli Kumandası ile oynanabiliyor. -----------------------------------------------------------------------------
ODTÜ'de geliştirildi dünyaya satılacak! (''ilk soğutmasız minyatür kızılötesi kamera'')
Türk mühendisleri, TÜBİTAK'ın desteğiyle ''ilk soğutmasız minyatür kızılötesi kamera'' geliştirdi. Takıldığı araçları, yayaya çarpmamak için otomatik olarak durduracak, cep telefonlarına gece görüşü imkanı sağlayacak kameralar için yurt dışından sipariş alındı.ODTÜ'lü akademisyenler tarafından Türkiye'de ilk defa geliştirilen soğutmasız minyatür kızılötesi kamera, benzerlerinden 10 kat daha ucuza üretildi.Savunma sanayisi dışında kullanıma açılan kızılötesi kameraların, en yaygın kullanım alanının otomobiller ve cep telefonları olması bekleniyor.
ODTÜ MikroElektroMekanik Sistemler (MEMS) Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde, düşük maliyetli soğutmasız kızılötesi görüntüleme sensörlerini kullanan minyatür kızılötesi kamera modülü geliştirildi.
ODTÜ-MEMS Merkezi Başkanı Prof. Dr. Tayfun Akın, 1995 yılından beri MEMS teknolojisini geliştirdiklerini, Merkez'de geliştirilen teknolojilerin sanayiye aktarılması ve Türkiye ekonomisine, yüksek katma değerli ürün ihracatı yoluyla katkı sağlaması için Teknokent yasası kapsamında şirketler kurmaya başladıklarını anlattı.Soğutmasız kızılötesi dedektörler için Dr. Selim Eminoğlu ile Mikrosens isimli şirketi Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı'nın (TTGV) girişim sermayesi fonu yöneticisi şirketten aldıkları yaklaşık 1 milyon dolarlık fon desteğiyle ODTÜ-Teknokent'te kurduklarını, ardından TÜBİTAK'tan iki ayrı projelerinin TÜBİTAK tarafından da desteklendiğini söyledi.
Akın, TÜBİTAK desteğiyle soğutmasız, kızılötesi görüntüleme sensörü geliştirdiklerini ve yine TEYDEB'den aldıkları ikinci destekle soğutmasız kızılötesi görüntüleme sensörlerini kullanan minyatür kızılötesi kamera geliştirdiklerini bildirdi.Çok yüksek maliyetlerle üretilen kızılötesi kameraların savunma sanayisinde güvenlik amaçlı kullanıldığını dile getiren Akın, amaçlarının ise düşük maliyetle üretilen minyatür kızılötesi kameraları savunma dışında günlük kullanıma sunmak olduğunu ifade etti.
DÜNYANIN İLK ETKİN KÜÇÜLTME TEKNİĞİ!
Prof. Dr. Akın, kızılötesi kameraların küçültülüp ucuzlatılması konusunda dünyada önemli bir rekabet bulunduğunu vurgulayarak, dedektörleri düşük maliyetle üretmek ve kameraları küçültmek için dünyadaki yöntemlerden farklı, mikroelektromekanik sistemler (MEMS) ve CMOS entegre devre teknolojisine bağlı değişik bir teknik uyguladıklarını belirtti. Kameranın ilk prototipinin ODTÜ MEMS'de geliştirilmesinin ardından kızılötesi kameranın makul bir yatırımla çok ucuza ve çok sayıda üretilebilmesi için ''fabrikasız üretim'' yöntemini seçtiklerini dile getiren Akın, ''Kızılötesi dedektör içeren kameralar, fiyat yüksekliği nedeniyle savunma sanayi ve bazı güvenlik uygulamaları dışında fazla kullanılamıyor. Ancak geliştirdiğimiz kızılötesi kameranın alanındaki kızılötesi kameralara göre neredeyse 10 kat daha ucuz olması bekleniyor'' dedi.
Fiyatlardaki bu düşüşün, kızılötesi termal kameraların gelecekte hayatın içinde olmasını sağlayacağına işaret eden Akın, özellikle otomotiv, güvenlik, savunma, havacılık, tıp ve endüstriyel termografi gibi ileri teknolojiyle iç içe olan alanlarda kızılötesi kameraların kullanılmasının beklendiğini söyledi.
CEPTEN ATEŞ ÖLÇÜLECEK
Prof. Dr. Akın, söz konusu minyatür kızılötesi kameraların özellikle otomobillerde ve cep telefonlarında yaygın bir kullanım alanı bulmasını beklediklerini bildirdi.Araçlara yerleştirilecek kızılötesi kamerayla araçların yayalara çarpmamak için otomatik olarak durabileceğini ve ölümcül kaza sayılarında da büyük düşüş olacağını savundu. Akın, bu sistemin Avrupa Birliği mevzuatında da öngörüldüğünü ve ileride her arabada zorunlu hale geleceğini belirtti. Geliştirdikleri kameranın Android işletim sistemi tabanlı taşınabilir bilgisayarlar ve cep telefonları üzerinde çalışabilen ilk kızılötesi görüntüleme sistemi olmasını beklediklerini vurgulayan Akın, sistemin ilk aşaması olan cep telefonlarını Android sisteme bir kablo sayesinde bağlama işini başarıyla yapabildiklerini söyledi.Çalışmaların ileri aşamasında bu kameraları daha da küçültüp cep telefonunun içine girecek bir sisteme getirmeyi hedeflediklerini dile getiren Akın, böylece her akıllı telefonda kızılötesi kameranın kullanılabileceğini
ifade etti. Akın, böylece kızılötesi kamerası bulunan cep telefonlarının karanlıkta cep telefonuna bakarak güvenli yürümekten, cep telefonuyla ateş ölçmeye kadar onlarca kullanım alanı bulabileceğine işaret etti. Akın, bu kameralarla duvar içindeki elektrik ve boru hatlarının yerlerinin, ayrıca evlerdeki ısı kaçak ve kayıplarının da rahatlıkla tespit edilebileceğini kaydetti.
TÜRKİYE BÜYÜK ŞANS YAKALADI!
Dünyada bu kadar küçük boyutta kızılötesi kameranın iki şirket tarafından üretilebildiğini dile getiren Akın, ancak bu şirketlerinin fiyatlarının kendi üretimlerinden çok daha yüksek olduğunu ifade etti.Geliştirilen ürünlerini ABD'de yapılan Savunma ve Güvenlik Fuarında ve Otomotiv Elektroniği Fuarında tanıttıklarını, yoğun ilgi gören ürünlerinin infrared görüntüleme ile ilgili bir uluslararası dergide haber olduğunu, bu ürünle ilgili iki ayrı kıtadan üç ayrı ülkeden şimdiden sipariş aldığını söyleyen Prof. Dr. Tayfun Akın, yatırımcılarıyla olan mevcut finansman görüşmelerinin sonuçlanmasından sonra seri üretime başlayacaklarını anlattı. Akın, kameralarıyla dünya pazarında yerlerini alacaklarını dile getirerek, ileriye dönük hedeflerinin kameraların cep telefonuna entegre şekilde çalışmasını sağlamak olduğunu aktardı.
Prof. Dr. Akın, çalışmalarıyla Türkiye'nin düşük maliyetli kızılötesi kameralar konusunda dünyada lider ülke olabilme şansını yakaladığını sözlerine ekledi.
KAMERA NASIL ÇALIŞIYOR?
Isıyı esas alan kızılötesi kameralarda, objelerden gelen radyasyon kızılötesi dedektörün piksellerinde sıcaklık farkı yaratmakta, değişik piksellerdeki farklı sıcaklıklar, farklı renk kodu ile bir ekrana basılarak görüntüleme elde ediliyor. Ürünün fiyatının pahalı olması sebebiyle genelde savunma sanayisinde kullanılan kızılötesi kameralar TÜBİTAK destekli ''Minyatür Kızılötesi Kamera Modülü Geliştirilmesi'' projesi ile rahatlıkla her alanda kullanılabilecek |